İncelemeKültür & Sanat

İstanbul’daki Sarı Yumruklar ve Kripoe

İstanbul’un sokaklarında yürümek her zaman heyecan verici (ve biraz da bunaltıcı) olmuştur. Şehrin kaotik ancak bir o kadar da canlı ve göz alan yapısı, yaşayan bir dünyaya sahip olması, insanların çeşitliliği ve koşturmacasının insan üzerinde herhangi bir etki yaratmaması mümkün değil.

Yine bol koşturmacalı günlerden birinde, belki 2010’lu yılların başlarında, İstanbul’un sokaklarında yürüyüşe çıktıysanız, Kripoe’nun yumruklarından bir veya birkaçına denk gelmiş olmanız muhtemel.

İstanbul’daki Sarı Yumruklar ve Kripoe

Kripoe, Almanya kökenli bir sokak sanatçısı ve grafiti dünyasında özellikle minimal tarzı ve ikonik sembolleriyle biliniyor. Kripoe’nun çalışmaları genellikle hızlıca hazırlanan ve can alıcı bir tarza sahip. En bilinen eserlerinden biri, bahsettiğimiz “yumruk” sembolü. Bu sembol, sanatçının hem İstanbul hem de Berlin’de imzası niteliğini taşıyor ve özellikle yüksek ve riskli alanlarda, tren veya tramvay hatlarının etrafında şekilleniyor.

Nitekim İstanbul’daki eserleri, birçok insan için hayranlık uyandırsa da yer yer eleştirilere de maruz kalmış. Bu eleştiriler, Kripoe’nun İstanbul’u ve ülkedeki sosyopolitik dinamikleri yeterince anlamadan eserler ürettiği yönünde olmuş.

İstanbul’daki Sarı Yumruklar ve Kripoe

Burada aslında bir içgörü de var: İstanbul’da sokak sanatının varlığı sadece estetik bir deneyim değil, aynı zamanda toplumsal ve politik bir ifade aracı olarak da değerlendiriliyor.

Almanya’da Kripoe

Kripoe 1995-2005 yılları arasında aktif olan, Cowboys Crew olarak bilinen bir grubun parçasıydı. Grup, Westhafen istasyonu gibi şehrin ortak sosyal alanlarında, hala sıvalı olan büyük ve cesur CBS imzalarıyla, yerel olarak ünlüydü. Cowboys Crew’un dağılmasından sonra, Kripoe çok geçmeden şehri meşhur benzersiz sarı yumruğuyla işaretlemeye başladı.

İstanbul’daki Sarı Yumruklar ve Kripoe

Ancak, çoğu batı şehrinde olduğu gibi, grafiti Almanya’da hala yasadışıdır.

Grafiti bir “kamu rahatsızlığı”, “kentsel salgın” olarak görülmektedir. Nitekim daha önceki yazımızda değindiğimiz gibi grafiti tam olarak bu kültürden beslenmekte olduğu için, Kripoe ve onun gibi sanatçıların bundan rahatsız olmak yerine ilham alacak olması kaçınılmazdı, hala da öyle.

Kripoe hakkında internette pek bir bilgi mevcut değil. Kendisi, Banksy gibi anonim kalmayı tercih ediyor.

Ancak Banksy ile ortak noktaları sadece bununla sınırlı değil.

Kripoe Yumruğunun Çözümlemesi

Tarih boyunca yukarı kaldırılmış yumruk, aykırılığı, isyanı, karşı çıkmayı, ayaklanmayı temsil etmiştir. Arkasındaki ideoloji veya fikir ne olursa olsun eğer bir yerde göğe kaldırılan bir yumruk varsa, orada bir başkaldırı söz konusudur.

Kripoe’nun yumruğu, toplumun büyük çoğunluğu tarafından bir başkaldırı olarak değerlendiriliyor.

Sanatçının illegal olan bir sokak sanatını tercih ederek bu işlere imza atıyor olması da bu başkaldırı anlamını güçlendiriyor.

Peki Kripoe Neye Karşı Çıkıyor?


Burada aslında şöyle bir yorum yapabilmemiz mümkün: Sanatçı, herhangi bir şeye karşı çıkmak yerine, herhangi bir şeye karşı çıkabilme özgürlüğünü destekliyor. Azınlıkların, baskılanmışlıkların, halkın, toplumun ses çıkarmayı tercih ettiği ya da ses çıkarmak zorunda hissettiği her şey için, Kripoe bir temsilci misali yumruğunu havaya kaldırıyor ve kapanışı yapmamıza vesile olacak o meşhur Evelyn Beatrice Hall sözünü aklımıza getiriyor:

“Söylediklerine katılmıyorum, ancak söyleyebilme hakkını ölümüm pahasına savunacağım.”

Bir yorum gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir