Sıradışı Bir Zaman Anlayışı: Tarkovsky Sineması
Andrei Tarkovsky, sinema tarihinin en etkileyici ve yenilikçi yönetmenlerinden biri olarak kabul edilir. Onun sinemasında zaman kavramı, sıradan bir anlatım unsuru olmaktan çıkarak, filmlerinin ruhunu oluşturan temel bir yapı taşı haline gelir. Tarkovsky’nin zaman anlayışını ve bu anlayışı sinemasında nasıl işlediğini incelemek, onun eserlerinin derinliğini ve felsefesini daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir.
Tarkovsky’nin Zaman Anlayışı
Tarkovsky, zamanın insan deneyiminin merkezinde yer aldığını ve sinemanın bu deneyimi en iyi şekilde yansıtması gerektiğini savunur. Ona göre, sinema, zamanın akışını ve geçişini en iyi anlatan sanat formudur. Tarkovsky, zamanın lineer bir şekilde akmadığını, anların birbirine eklenerek bir bütün oluşturduğunu düşünür. Bu yüzden filmlerinde zaman, kesintisiz bir akış olarak değil, yoğunlaşmış ve anlam yüklü anların bir araya gelmesiyle oluşur.
Zamanın Sinemada Temsili
Tarkovsky’nin filmlerinde zamanın temsili, geleneksel anlatı yapılarından farklıdır. Onun sinemasında olaylar ve karakterler arasındaki ilişkiler, zamanın akışıyla birlikte derinleşir ve karmaşıklaşır. Filmlerinde uzun çekimler, yavaş tempolu sahneler ve detaylı doğa tasvirleri kullanarak, izleyiciyi zamanın akışını hissetmeye davet eder. Bu yöntem, izleyicinin sadece olayları izlemesini değil, aynı zamanda zamanın içinde kaybolmasını sağlar.
Filmlerinde Zaman Kavramı
Tarkovsky’nin “Ayna” (1975) ve “Stalker” (1979) gibi filmlerinde zaman, sadece bir anlatı aracı değil, aynı zamanda karakterlerin içsel yolculuklarını ve düşünsel dönüşümlerini yansıtan bir aynadır. “Ayna”da geçmiş, şimdi ve gelecek iç içe geçerken, “Stalker”da zaman, mekânın içinde şekil değiştirir ve karakterlerin ruhsal yolculuklarına paralel olarak akışkan bir form alır.
“Ayna” ve Kişisel Zaman

Ayna, Tarkovsky’nin en kişisel filmlerinden biridir ve zaman kavramını derinlemesine işler. Filmde, yönetmenin kendi anıları, ailesi ve çocukluğu üzerinden zamanın nasıl iç içe geçtiği, hatıraların ve gerçekliğin nasıl harmanlandığı anlatılır. Geçmiş, şimdi ve geleceğin iç içe geçtiği sahneler, izleyicinin kendi yaşamında da benzer bir zaman algısı yaratır. Filmin bazı sahnelerinde, karakterlerin kişisel tarihleri ve duygusal durumları, zamanın çeşitli katmanları arasında geçişlerle yansıtılır.
Örnek Sahne: “Ayna”da, annesinin yağmurlu bir günde eve dönüşünü izlediğimiz sahne, zamanın nasıl kişisel ve duygusal bir deneyime dönüştüğünü gösterir. Yağmurun sesi ve görüntüsü, geçmişin hatıralarını şimdiye taşıyan bir köprü gibi işlev görür.
“Stalker” ve Zaman-Mekân İlişkisi

Stalker, zaman ve mekânın birbirine nasıl nüfuz ettiğini gösteren bir diğer başyapıttır. Filmdeki “Bölge” adı verilen gizemli alan, zamanın büküldüğü ve farklı gerçekliklerin iç içe geçtiği bir yerdir. Bu mekân, karakterlerin içsel dünyalarını yansıtan bir metafor olarak kullanılır. Tarkovsky, uzun çekimlerle zamanın akışını yavaşlatarak, izleyiciyi bu mistik ve düşünsel yolculuğa davet eder.
Örnek Sahne: Stalker’da, karakterlerin Bölge’ye girdikleri ve değişen mekânı keşfettikleri sahneler, zamanın nasıl esnek ve akışkan hale geldiğini gösterir. Bölge’de zaman, karakterlerin bilinç durumlarına ve duygusal hallere göre şekil alır, bu da izleyiciyi gerçeklik algısını sorgulamaya iter.
Zamanın Yavaşlatılması ve Meditasyon
Tarkovsky’nin sinemasında zamanın yavaşlatılması, izleyiciyi düşünmeye ve meditasyona yönlendirir. Filmlerindeki yavaş tempolu sahneler, izleyicinin sadece olayları değil, aynı zamanda zamanın kendisini de deneyimlemesini sağlar. Bu, sinema tarihinde nadir rastlanan bir teknik olup, Tarkovsky’nin filmlerine benzersiz bir derinlik ve ruh katar.
Örnek Sahne: Solaris filminde, Kris Kelvin’in Solaris okyanusunu izlediği sahneler, zamanın durduğu ve karakterin içsel bir meditasyon yaşadığı anları yansıtır. Bu sahnelerde, uzun çekimler ve durağan görüntüler, izleyicinin de karakterle birlikte düşüncelere dalmasını sağlar.
“Nostalji” ve Geçmişin İzleri

Nostalji filmi, Tarkovsky’nin zaman ve hafıza üzerine olan meditasyonlarından biridir. Filmde, karakterlerin geçmişe olan özlemleri ve bu geçmişin şu anki hayatlarına nasıl nüfuz ettiği derinlemesine işlenir. Zamanın katmanları arasındaki geçişler, karakterlerin içsel dünyalarını ve duygusal durumlarını yansıtır.
Örnek Sahne: “Nostalji”de, Domenico’nun eski evine dönüş sahnesi, geçmişin şu an üzerindeki etkilerini gösterir. Bu sahnede, Domenico’nun hatıraları ve şimdiki zamanı iç içe geçer, zamanın lineer olmayan doğasını vurgular.
“Solaris” ve Bilim Kurgu Perspektifi

Tarkovsky’nin bilim kurgu başyapıtı Solaris, zaman kavramını evrensel ve kişisel düzeyde ele alır. Gezegen Solaris, insanların bilinçaltındaki anıları ve duyguları fiziksel gerçeklik olarak yeniden yaratır. Bu filmde, zaman sadece bir ilerleme değil, aynı zamanda geçmişin ve duygusal anıların tekrar yaşanmasıdır.
Örnek Sahne: “Solaris”te, Kris Kelvin’in ölen karısı Hari ile yeniden karşılaştığı sahneler, geçmişin fiziksel olarak yeniden yaşandığı anları gösterir. Bu sahneler, zamanın nasıl duygusal bir döngüye dönüşebileceğini ve geçmişin nasıl sürekli olarak şimdiye nüfuz ettiğini anlatır.
Zamanın Doğanın İçinde Temsili
Tarkovsky’nin filmlerinde doğa, zamanın akışını ve döngüselliğini yansıtan bir unsur olarak sıkça kullanılır. Doğal manzaralar, su, ateş ve rüzgar gibi elementler, zamanın durmaksızın ilerleyen fakat aynı zamanda sürekli tekrarlayan döngüsünü temsil eder.
Örnek Sahne: Andrei Rublev filminde, nehrin akışı ve doğanın değişimi, zamanın hem geçici hem de kalıcı doğasını yansıtır. Bu sahnelerde, doğa, insan yaşamının geçiciliğini ve zamanın sonsuzluğunu vurgular.
Tarkovsky ve Film Eleştirmenlerinin Görüşleri
Film eleştirmenleri ve akademisyenler, Tarkovsky’nin zaman anlayışını ve sinemadaki uygulamalarını geniş çapta analiz etmiştir. Örneğin, Robert Bird, Tarkovsky’nin filmlerinde zamanın bir tür “ruhani deneyim” olarak işlendiğini belirtir. Vida T. Johnson ve Graham Petrie, Tarkovsky’nin zamanı “fiziksel bir fenomen” olarak değil, “duygusal ve felsefi bir deneyim” olarak ele aldığını vurgular.