İncelemeKültür & Sanat

Art Deco: Bir Sanat Akımından Daha Fazlası

1890 – 1910 yılları arasında Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nde gelişmiş olan ve Sanat&Zanaat (Arts&Crafts) akımından doğan süslemeli sanat tarzı Art Nouveau akımını bu sayfalarda incelemiştik. Kelime manası “Yeni Sanat” olan Art Nouveau yaygın olarak iç mekan tasarımı, grafik sanatlar, mobilya, cam sanatı, tekstil, mücevher ve metal işçiliğinde kullanıldı. Art Deco ise benzer işlerde görülen ve özellikle Fransa’da 1920’lerin sonu ve 30’ların başında zirveye ulaşmış bir sanat akımı oldu. 1925’te Paris’te düzenlenen Exposition Internationale des Arts Décoratifs et Industriels Modernes (Uluslararası Modern Dekoratif ve Sınai Sanatlar Sergisi)’nde Art Deco akımı olgunlaşmış oldu ve adını da “Dekoratif Sanat” diye çevirebileceğimiz anlamıyla bu sergiden aldı. Art Deco 1930’lu yıllarda Batı Avrupa ve ABD’de de önem kazandı.

Art Deco’nun Tarihsel Süreci

1920’lerden sonra, modernleşen Amerika toplumunda bolluk dönemi olarak bilinen Görkemli 20’ler çağı başlamıştı. Buna bağlı sosyal değişimlerin etkisi Art Deco’nun şekillenmesinde etkili oldu. 

İsmini aldığı ve bir akım olarak iyice olgunlaşmasını sağlamış olan sanat sergisi, altı ay süren ve Paris’te 57 dönümlük bir alanı kaplayan Dünya Fuarı tarzında bir işti. Sergiye dayalı işler ertesi yıl Amerika Birleşik Devletleri’ni gezdi. Tasarımcı Andre Mare ve Marie Louis Sue ilk olarak 1925 Art Deco sergisinde ortaklık kurdular ve uzun yıllar bu stilin en önemli tasarımlarını ortaya koydular. (Marie Louis Sue Türkiye’ye gelerek  1939-1945 yılları Arasında Güzel Sanatlar Akademisi’nde ‘Dahili Mimari Şube Şefi’ olarak görev yapmıştır.)

1927’de Macy’s mağazası, Rockefeller Center’ın baş tasarımcısı Raymond M. Hood ,Florida Palm Beach’teki Mar-A-Lago’nun set tasarımcısı ve mimarı Joseph Urban da dahil olmak üzere sekiz mimarın yer aldığı etkili bir Art Deco sergisi düzenledi.

1928’de tasarlanan Chrysler Binası, Art Deco’nun en ikonik ve en yaygın örneklerinden biri olarak kabul edilir. Daha önceden denenmemiş bir yöntem uygulanarak, dış cephe süslemeleri için zamanının Chrysler marka otomobillerinde kullanılan dekoratif öğeler kullanılmıştır. 61. katın köşelerindeki kartallar 1929 yılında üretilmiş Chrysler marka arabanın motor kapağından esinlenilerek tasarlanmıştır; 31. kattaki köşe süslemeleri ise 1929 yılında üretilmiş Chrysler radyotör kapaklarının kopyasıdır. Binanın taşıyıcı sistemi çelik, dış cephe kaplaması metaldir. 1976 yılında Chrysler Binası, ABD İçişleri Bakanı tarafından, Ulusal Tarihi Önemli Eser olarak ilan edilmiştir.

Dönemin sinema salonları, örneğin Los Angeles’taki Grauman’s Egyptian Theater ve New York’taki Radio City Music Hall, Art Deco şeklinde tasarlanmıştır.

Art Deco, mobilyalar üzerindeki etkisiyle  kişisel yaşamlara da nüfuz etti. Mobilyada Emile-Jacques Ruhlmann’ın, seramikte Jean Besnard’ın, camda Rene Lalique’in, metalde Albert-Armand Rateau’nun, mücevherde Georges Fouquet’nin ve tekstilde Serge Gladky’nin tasarım çalışmaları büyük ve kalıcı etkilere sahip olanlardan sadece birkaçıdır. 

Görsel sanatlarda Art Deco, sofistike bir duyarlılığı destekledi. Fransız ressam Jean Dupas, duvar resimleri ve basılı reklamlarıyla tanınır. Polonyalı ressam Tamara de Lempicka, zengin ve ünlülerin portreleriyle ünlüydü. Art Deco aynı zamanda insanların seyahate bakış açısını da şekillendirdi. Ukraynalı sanatçı Cassandre, seyahat posterleri konusunda uzmanlaştı; en dikkat çekeni 1935 tarihli Fransız yolcu gemisi Normandie posteriydi ve ayrıca özgün reklam çalışmalarıyla da tanınıyordu.

Art Deco heykelleri sıklıkla halkın gözü önünde yer alan mekanlarda dikkat çekti. Paul Manship’in en ünlü eseri, 1933’teki Prometheus , Rockefeller Center’daki çeşmede yer alıyor. İtalyan-Brezilyalı heykeltıraş Victor Brecheret, 1921’de başlayıp 1954’te tamamladığı, Brezilya’nın São Paulo kentindeki Ibirapuera Parkı’nda yer alan Art Deco stili Banderas Anıtı ile ünlendi.

Brezilya’nın Rio de Janeiro kentindeki Corcovado Dağı’nın 2.300 fit zirvesindeki 700 tonluk etkileyici İsa heykeli, Fransız heykeltıraş Paul Landowski tarafından tasarlanmış olup yüzü Romen heykeltıraş Gheorghe Leonida’ya aittir. Dünyadaki en büyük Art Deco tarzı heykel olan Kurtarıcı İsa, 1931’de tamamlanmış olup şehrin hemen her yerinden görülebilmektedir.

ABD’de Art Deco akımının yaygınlaşmasında Rockwell Kent, Diego Rivera ve Reginald Marsh gibi sanatçıların da katkısıyla , Works Progress Administration’a (WPA) bağlı Federal Sanat Projesi’nin de katkısı olduğu kabul ediliyor .

1929 Amerikan borsasının çöküşü sonrası Art Deco hareketi daha çok seri üretime yönlendirildi. 1930’ların başlarında, Streamline Moderne (veya Art Moderne) adlı güncellenmiş bir Art Deco Amerika’da tutundu, tasarımlar basitleştirildi ve mimaride, benzin istasyonları ve lokantalar gibi daha yaygın bina ihtiyaçlarına cevap verebilmek için tek katlı yapılara odaklanıldı. II. Dünya Savaşı’na gelindiğinde, Art Deco popülerliğini kaybetmişti ve Modernizm artık onun yerini alıyordu.

Art Deco Akımının Özellikleri

Ekspresyonizm, fütürizm, kübizm başta olmak üzere birçok sanat akımından etkilenen Art Deco’nun izleri, Mısır ve Aztek dönemlerinde üretilen sanat eserlerine dek uzanıyor. Canlı renkler ve görkemli detaylarıyla kolayca popüler olan Art Deco, öncelerde  sadece bir ‘süsleme’ akımıydı. Daha sonra kübizm ile tanışan bu akım, 30’lu yılların ardından Bauhaus akımının da yoğun etkisi altında kaldı. İşlevsel tasarımları ön plana çıkartan Art Deco, bu disiplini hem tasarımcı hem de kullanıcılar için çok daha eğlenceli bir hale getirdi. Çoğu zaman akışkan görünen Art Deco tasarımları, çoğunlukla geometrik olsa da doğal formları da kapsayabiliyor. Modern makinelerin kusursuz işçiliğine hayranlık duyan Art Deco çatısı altında kusursuz bir biçimde yeniden üretme, yani tasarımların birbirine olan neredeyse birebir benzerliği göze çarpıyor. Akım sanattan çok mimaride dikkat çekti. Sanat bağlamında bakıldığında Art Deco’nun bir ihtiyaç ile ortaya çıkmamış olması, onun bazı çevrelerce ‘ciddiyetsiz’ bir akım olarak anılmasına sebep oldu. Benzin istasyonları, sinema salonları ve gökdelenleri süsleyen hayvan tasvirleri ya da şelale izlenimi veren güçlü bloklar, Art Deco’yu zenginleştiren örnekler olarak da gösterilebilir. Art Deco ile tanışan ABD’nin önemli silüetleri, erken 20. yüzyılın en güçlü mimari imgelerine dönüştü. Amerikan kapitalizmini resmeden bu  yapıların mekanik ve güçlü göstergeler haline gelmesi amaçlanmıştı. Chrysler Binası, Empire State ve Rockefeller Center da Art Deco mantığında tasarlanan en önemli örnekler. Günümüzde Art Deco kendine artık daha çok iç mekan tasarımı ve ürün tasarımlarında yer buluyor. Tıpkı 60’lı yıllarda olduğu gibi, Art Deco sevgisi günümüzde de yine aynı alanlarda popülerliğini artırmaya devam ediyor.

Kültürel ve sanatsal akımlar açısından bakıldığında Art Deco, Art Nouveau ile Modernizm arasında adeta bir köprü oldu. Art Deco döneminin ruhu, kutlama, hoşgörü ve kültürel keşif duygusuyla karakterize edilen bu refah ve ilerleme atmosferini yansıtıyordu. İnsanlar, caz müziği, flapper kıyafetleri, barlar, cazlar ve özellikle New York City ve Chicago gibi metropol merkezlerinde canlı gece hayatıyla moda, eğlence ve yaşam tarzındaki yeni trendleri coşkuyla benimsedi. Art Deco mimarisinin zarif çizgileri, geometrik desenleri ve modernist tasarım öğeleri, dönemin yenilikçilik ve iyimserlik duygusunu sembolize etmeye başladı.

Art Nouveau – Art Deco Arasındaki farklar

  • Art nouveau eserleri genellikle el emeği iken, Art Deco eserler genellikle teknoloji ve sanayiye dayalı örneklerdir. 
  • Art Nouveau’da floral desenler, kıvrımlar sözkonusu iken Art Deco’da keskin hatlar ve geometrik desenler hakimdir. Art Nouveau mimarisi, organik formlar ve modern malzemelerin entegrasyonuyla ayırt edilir.
  • Art Nouveau, savaş öncesi bir toplumda tuhaf  bir romantizmi ve kaçışı temsil ediyordu. Savaştan sonra, artık zamanın ruhuna uymamaya başladı. Buna karşılık Art Deco, savaş sonrası bir kutlamaydı, yeni dönemin enerjisini yakalayabilmiş sert ve modern bir tarzdı: Tamara De Lempicka’nın Art Deco resimlerinde gördüğümüz caz dönemi etkileri buna bir örnektir.

Art Deco döneminin ünlü iç mekan tasarımcıları ve mobilya üreticileri

Emile-Jacques Ruhlmann: Lüks ve zarif Art Deco kreasyonlarıyla tanınan önde gelen bir Fransız mobilya tasarımcısı ve iç mimardı.

Eileen Gray: Art Deco döneminde yenilikçi ve avangart mobilya tasarımlarıyla tanınan İrlanda doğumlu bir tasarımcı ve mimardı. Aralarında ikonik “E-1027” masa ve “Bibendum” sandalyenin de bulunduğu çalışmaları, şık ve modern çizgileri lüks malzemelerle birleştirerek onu modern tasarımda öncü bir figür haline getirmiştir.

Jules Leleu: Zarif Art Deco tasarımlarıyla tanınan Fransız bir mobilya tasarımcısı ve iç dekoratördü. 

Donald Deskey: Özellikle iç tasarım ve mobilya alanlarında Art Deco akımına yaptığı katkılarla tanınan Amerikalı bir tasarımcıydı. Radio City Music Hall’un iç mekanları ve gökdelenlerden esinlenen mobilya tasarımları gibi ikonik projelerdeki çalışmaları, modernist yaklaşımını ve aerodinamik estetiğini sergilemiştir.

Paul Follot: Karmaşık işçilik ve özenli süslemelerle karakterize edilen Art Deco kreasyonlarıyla tanınan Fransız bir iç mimar ve mobilya tasarımcısıydı.

Art Deco Akımına ve Döneme Dair çeşitli alanlarda etkili figürler:

Tamara de Lempicka:  Art Deco sanat akımının iki kıtadaki önde gelen temsilcisi olmuş,”fırçalı barones” olarak anılmış Polonyalı bir ressamdı.

Paul Colin: Paul Colin profesyonel anlamda sahne, grafik tasarımcısı ve tiyatro sanatçısıydı. Posterler Art Deco döneminde bir sanat formu haline gelmişti. Paul Colin de yaşamı boyunca 1900’den fazla poster yarattı, sanatı güçlü bir şekilde Art Deco hareketinin tarzındaydı.  Posterler o dönem belki de diğer tüm mecralardan daha fazla Caz Çağı’nın tarzını, ruh halini ve hissini ifade edebilmişti.

Coco Chanel: İkonik moda tasarımcısı, küçük siyah elbise ve Chanel takım elbise gibi zamansız ve yenilikçi tasarımlarıyla Art Deco döneminde kadın modasında devrim yarattı.

F. Scott Fitzgerald: Amerikalı yazar, Görkemli Yirmiler’in özünü ve Art Deco döneminin zenginliğini yakalayan “The Great Gatsby” de dahil olmak üzere Caz Çağı’nı tasvir eden romanlarıyla ünlüdür. The Great Gatsby romanından uyarlanan Baz Luhrmann imzalı 2013 yapımı filmin tasarım stili de Art Deco’dur.

Erté (Romain de Tirtoff): Erté takma adıyla tanınan Rusya doğumlu Fransız sanatçı ve tasarımcı, tiyatro, film ve moda için yaptığı zarif ve göz alıcı Art Deco illüstrasyonları, kostümleri ve setleriyle ünlendi.

Diego Rivera: Meksikalı duvar ressamı ve ressam, sosyal ve politik temaları betimleyen büyük ölçekli duvar resimlerinin yanı sıra Frida Kahlo gibi sanatçılarla yaptığı işbirliğiyle tanınan Art Deco hareketinin önde gelen isimlerinden biriydi.

Joseph Stella: İtalya doğumlu Amerikalı sanatçı, 20. yüzyılın başlarında New York’un siluetini ikonik bir şekilde resmettiği eserleri de dahil olmak üzere dinamik ve renkli Art Deco tablolarıyla tanınmıştır.

Ernest Hemingway: Amerikalı yazar ve gazeteci, minimalist yazı stili ve “The Sun Also Rises” ve “A Farewell to Arms” gibi beğenilen romanlarıyla tanınan Art Deco döneminin önde gelen edebi figürlerinden biriydi.

Bu kişiler Art Deco döneminin kültürel, sanatsal ve sosyal yapısının şekillenmesinde önemli roller oynamış ve çağdaş yaratıcılığa ilham vermeye ve etkilemeye devam eden kalıcı miraslar bırakmışlardır.

Art Deco’ya Dair Sıcak Gündem:

  • Dünyayı Art Deco ile tanıştıran 1925 Paris Dünya Fuarı’nın [Exposition Internationale des Arts Décoratifs et Industriels Modernes] üzerinden tam 100 yıl geçti. Şubat 2025’te Art Deco Vakfı’nın 40. yıldönümü kutlanacak. Napier ve Hastings’deki mekanlarda 13-16 Şubat tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan Art Deco Festivali için biletler satışa sunuldu.  Festivalde Tremains Gatsby Pikniği, Deco Köpek Geçit Töreni ve eski model uçaklar, buharlı trenler, eski model otomobillerden oluşan etkileyici gösteriler mevcut olacak.  Napier Art Deco Festivali 1988 yılında, 1931 depremlerinden sonra Hawke’s Bay toplumlarının direncinin ve ruhunun bir göstergesi olarak başladı. Bölgenin zengin kültürel mirasını sergileyen ve yerel işletmeleri, sanatçıları ve zanaatkarları destekleyen festival, Hawke’s Bay’in en ünlü turistik cazibe merkezlerinden biri haline geldi.
  • Elon Musk , Eylül 2024’teki ‘We Robot’ etkinliğinde Tesla’nın Robovan’ını tanıtarak izleyicileri şaşırttı. Musk, X’te yaptığı paylaşımda Robovan’ın tasarımının Art Deco tarzı trenlerden esinlendiğini belirtti. Robovan, şık ve fütüristik bir tasarıma sahip olup 20 yolcu kapasitesine sahip bir araç. Robovan’ın dış estetiğinin 20. yüzyılın başlarındaki Art Deco tasarım döneminden esinlendiği görülüyor. Musk X’te Robovan’ın bir fotoğrafıyla birlikte bir gönderide “Fütüristik Art Deco Otobüsü” yazdı . Tasarımın ilhamını soran bir kullanıcıya yanıt olarak Musk , “Art Deco trenleri” diye cevap verdi. Art Deco trenleri, 1920’ler ve 1930’larda gerçekleşen Art Deco döneminin bir ürünüydü. Dönemin stili modern, geometrik tasarımlarla karakterize edildi. O dönemdeki trenlerin, dönemin akıcı ve lüks estetiğini temsil ettiği biliniyordu.
  • Art Deco ikonu Tamara de Lempicka’nın eserlerinin Amerika Birleşik Devletleri’ndeki ilk büyük retrospektifi Ekim 2024’te San Francisco Güzel Sanatlar Müzesi’nde açıldı ve 9 Şubat 2025’e kadar da açık olacak.

Melis Zararsız

Bir yorum gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir